Havuç Uzaktaysa Yeni Bir İş Bakmalı mı?
Bu yazıyı bana yazdıran en büyük etken tüm iş hayatım boyunca prim sistemi olan işlerde çalışmış olmam. Bugüne kadar çalıştığım firmalarda maaşımdan yüksek prim aldığım zamanlar olduğu gibi aylarca kuru maaşa talim ettiğim de oldu. Bazı firmaların prim sistemi okadar sembolik ki vermeseler daha iyi denecek türden.
“Artık Tüm Satıcılara 1000 TL Maaş” başlıklı yazımda her firmanın şubeleri arasında ciddi gelir farklarının olduğunu bu gelir farkının da çalışan personele yansıdığını söylemiştim. Bu durum beraberinde turnover oranını yükseltip prim ödemeyen firmaların açıklanabilir en masum mazeretidir.
Bir de adını prim koyup satış danışmanına umut tacirliği yapan firmalar var.
“Ben kazanamıyorum” dediğinizde cevap hep hazırdır: “Hakettin de ödenmedi mi? hedef tuttu da verilmedi mi? birazdaha çabalamış olsaydık hedef tutuyordu. Gördünüz işte kıl payı kaçırdık… bla bla bla, bıdı bıdı bıdı….” Böyle açıklamara karşı yöneticinin ağzına kürekle vurasım gelmiştir hep! Yapamadım:) Ne yaptım? iş değiştirdim. Ne yaptım? turnover oranına etki ettim:)
Sürekli iş değişikliği firma sahibine verdiği zarardan çok çalışana zarar veriyor. Bu yüzden iş değişikliğini tavsiye etmek pek doğru olmaz. Özellikle de Ülkemizin işsiz sayısına ve bireylerin gelir düzeyine bakarsak “hemen işinizi terk edin” demek bekarın karı boşamayı tavsiye etmesi gibi olur. İş değişiklikliği yaparken:
- Yeni bir iş bulana kadar gelir kaybı ve ekonomik sıkıntı yaşarız.
- Toplumdaki itibarımız zarar görür, psikolojik sorunlar yaşayabiliriz.
- Kıdem tazminatımızdan olabilir.
- Özgeçmişimizde parça parça işler olur ve bir sonraki iş başvurusunu olumsuz etkiler.
- Terfi alma zamanını ertelemiş oluruz.
- ve bunun gibi problemlerle karşı karşıya kalırız
Peki bütün bu olumsuzlardan kaçıp, kazanamadığımız bir firmada dirsek çürütmek ne kadar doğru? Bu konuda size gelişi güzel tavsiyeler vermek yerine bizzat kendi izlediğim yol üzerinde duracağım.
Şuanda son derece memnun olduğum ve gerçek anlamda prim kazandığım bir firmada çalışıyorum. Haketmek için elimden geleni yapıyor ve hakettiğimi ay sonu alıyorum. Peki bu firmaya ben tepeden mi indim? Hayır. Araya araya buldum. (malesef aramak zorunda kaldım)
O yüzden şimdi size işinizi bırakın, yeni bir iş bulun demekten çekinmiyorum. Özel sektörün maaş anlayışını tüm satıcılara 1000 tl maaş veriyorlar kurgusuyla açıkladım. Çünkü her firma verdiği primi sanki maaş gibi değerlendiriyor. Hiçbir garantisi olmayan prim bir ay alınamazsa vay halimize. Eğer siz de satış danışmanıysanız (veya satış ile ilgili bir pozisyonunuz varsa) aylarca kayda değer prim alamadığınız olmuştur. Herkes daha çok kazanmak ister. Sizin de gerçek özveriyle çalışıp prim hakedemediğiniz zamanlar olmuştur. Bence bu sizin kabahatiniz değil. Havuç çok uzaktaysa koşu bandında terlemekten öteye geçilmez. “Ya havucu isteyin yada yeni bir iş bakın” demek için aşağıdaki paragraflara göz atmakta fayda var.
Havucun Doğru Mesafede Olduğunu Nasıl Tespit Ederim?
Öncelikle çalıştığınız firmada sizinle aynı lokasyonlarda çalışan diğer insanların nekadar prim aldığını araştırabilirsiniz. Aynı firma çatısında fakat farklı bölgelerde çalışan kişiler arasında ciddi gelir farkı olabilir. Bu normaldir. O yüzden sizinle aynı bölgede çalışan personellerin nekadar prim aldıklarını araştırırsanız kendinizi daha objektif eleştirebilirsiniz. Eğer onların da durumu sizden farklı değilse boşuna kendinizi suçlamayın. Firmanın havucu konumlandırdığı noktayı eleştirebilirsiniz. Ya havucu adil konumlandırın yada yeni bir iş bakın derim.
Bulunduğunuz bölgede, mağazada yada pazarda müşteri potansiyeli düşük olduğu için satış oranları az ve siz prim alamıyorsanız: trafiğin yoğun olduğu bölgeye transfer talep edin. Ben Turkcell’de çalışırken Pendik’te birsürü çalışma yapmış fakat Kadıköyde yarısı kadar çabayla kazandığım primi kazanamamıştım. Çünkü Kadıköy, Anadolu yakasının başkenti misyonundadır. Pendik ise gelir ve günlük nufüs düzeyi daha düşük bir bölgedir. Unutmayın ekonominin döndüğü yerlerde huzur olur. Eğer siz de ölü bölgedeyseniz ya transfer isteyin ya da yeni iş bakın derim.
Tamam iyi ihtimali düşünelim. Prim alıyorsunuz. Hem de her ay prim alabiliyorsunuz diyelim. Peki nekadar prim alıyorsunuz? Maaşınız 1/5’i kadar mı? İşte buna da temsili prim demek hiç yanlış olmaz. Havuç değil, havucun tatsız olan dip (çöp) kısmı resmen. Birgün logosuna çocukluktan beri hayran olduğum bir firmaya cv göndermiştim. Mülakata çağırdılar ve tabiri caizse döktürdüm 🙂 İş görüşmesini başarılı sonuçlandırdığım için yapılacak teklifi değerlendirme sırası bendeydi. (Bir önceki işimde pozisyonum mağaza müdürü)
-Eee Bünyamin bey, fiyatınızı düşürmek istemeyiz ama bizim de belirli bir ücret politikamız var ve her personele aynı şartları sunuyoruz. (bahsettiği şartlar asgari ücretten biraz fazla)
-Anlıyorum. Biz satıcılar sabit maaştan çok prim sistemiyle kazanç elde ettiğimiz için primi sormak isterim?
-Prim veriyoruz Bünyamin bey.
-Ne kadar? Hangi şartlarda hakediyoruz?
-Hmm.. ee… şeyy.. Şimdi prim, performansınıza bağlı olarak değişken olduğu için net birşey söylemek mümkün değil. Ama sizin çalışacağınız şubede arkadaşlar güzel primler alıyor ve mutlular. Zaten sizi bölge müdürüyle görüştürdükten sonra işe kabul edebiliriz. Prim konusunda bölge müdürümüz daha aydınlatıcı bir açıklama yapabilir.
Bu diyalogdan sonra bölge müdürüyle görüştük. Hemen beni işe aldı. Yarın beyaz gömlek ve siyah kumaş pantolonunu giy ve gel dedi. Ne dediyse yaptım. Mağaza müdürlüğünü bırakmış ve çok sempati duyduğum bir markada satış danışmanı olarak işe başlamıştım. Ne de olsa kısa sürede tekrar kariyer yaparım diyordum. İşe başladığım ilk gün diğer personellerle biraz kaynaşma şansım oldu. Onların hayattan beklentisi kalmamış gibi tutumları beni şüphelendirdi.
Çalışanlardan birine ufak ufak konuyu açtım. Arkadaşım bu şubede genelde hedefler tutuyor mu? Geçen ay tuttu mu? Sorması ayıp nekadar prim aldın? Şubeler arası prim rekortmeni kim? ortalama nekadar alıyor? Sen bugüne kadar en çok nekadar prim aldın? Uzun süre prim alamadığın oldu mu? şeklinde sorularımı sohbetimize ufak ufak yerleştirdim. Aldığım cevaplar sonrasında beynimden aşağı kaynar sular döküldü. Arkadaşın bana övünerek söylediği rakamlar adeta bir maaşın beşte biri kadardı. Bu iyi hali yani:) Şaka gibi. Fakat eşşek şakası!
Mesai biter bitmez bölge müdürünü aradım. “Müdürüm ilk iş günüm güzel geçti fakat bazı soru işaretlerimi gideremedik. Bunları konuşmadan rahat edemeyeceğim. Prim sistemi. Evet prim sistemi ile ilgili endişelerim var. Özetle şunu sormak isterim: prim hakedişim sabit maaşımı geçebilir mi? İyi geçen bir ay sonunda maaşımdan fazla prim alabilir miyim?”
Bu soru karşısında adam adeta şok oldu. Kendisine küfür edildiğini mi düşündü anlamadım ama bir anda parladı:)
“Bünyamin bey. Ben yıllardır bu sektörün içindeyim. Değil aylık primin, üç aylık primin bir maaşa tekabül ettiğini görmedim. Hiçbir firma maaşdan fazla prim vermez!”
Cevaba bakar mısınız. Hem temsili prim verecek hem de bana fırça kayacak. Bir de sektördeki deneyimiyle kasılacak. Bakın haspama. Biz hiç yönetici olmadık yada başka bir firma da çalışmadık sanki. Tahmin ettiğiniz gibi ertesi gün işe gitmedim. Çocukluktan beri hayranı olduğum markanın bünyesinde bir gün çalışmış oldum. İyi bir deneyimdi. Eğer siz de böyle sembolik primler alıyorsanız ya sistemi sorgulayın yada yeni bir iş bakın derim.
Bazı firmalar,bazı sebeplerden açık veriyor ve iş ortaklarına ödeme yapmak zorunda kalıyorsa bunu personele yansıtmaya bayılır. “Mağazamız açık verdi, eksik eraklı işlem aldık, hatalı faturadan ceza yedik, elektrikler kesildi, sular seller geldi, bişeyler bişeyler oldu. Eee bundan bize ne? Priminizden kesiyoruz. Merak etmeyin. Biz personelini koruyan bir firmayız. O yüzden bu olumsuzlukları maaşınıza yansıtmıyoruz. Dolayısıyla priminize tırnak atmakta fayda var.” Bak hele 😀 Sistemdeki açıkların sorumlusu sizmişsiniz gibi ekonomik maduriyetlerden firma hiç etkilenmiyor ve bunu personele ödemesi gereken primden kesiyor. Üstelik bir de onurlu tablo sergiliyor: “Sabit maaşınıza yansıtmıyoruz ama havucu ortadan kırdık” Sürekli bu durumu yaşıyorsanız ya adaleti isteyin yada yeni bir iş bakın derim.
Aslında yazacak çok şey var fakat yazı uzun uzuna gidiyor. Sizi sıkmak istemem. Özetle:
Yukarıdaki durumlar sık yaşanan olumsuzluklardır. Bu durumda yıllarca dirsek çürütüp polyannacılık oynamaktan öteye geçemezsiniz. Bence arayış içine girmek, gerekirse deneme yanılma yöntemiyle bir yılınızı feda etmek çok da mantıksız bir seçim olmaz. Ben denedim ve oldu. Şimdi iyi bir yerde çalıştığıma ve hakkımı aldığıma inanıyorum. Tatmin oluyorum. Yoksa asla deneme yanılma yöntemini tavsiye edemezdim. Neticede hayat mamak meselesi…
Bünyamin Kapıcıoğlu | HizliAdam.com (Rekabet Hız İster)
Pazarlama sektör olarak çok ilgimi çekiyor ve inanıyorum ki çalışsam başarılı da olurum ama bu prim ve düşük maaş olayı yüzünden uzak duruyorum. Bu tarz bir sistem haricinde çalışan pazarlama departmanları da mevcut mudur Bünyamin hocam?
Hocam belki vardır ama ben hayatım boyunca duymadım:) Eğer bir işte ulaşılması gereken çıta, yapılması gereken brüt ya da tahsilat varsa, kısacası aylık maddi bir hedef belirleniyorsa muhakkak prim sistemi vardır. Prim sistemi korkulacak ya da istenmeyen birşey değil ki. Aksine pazarlamanın en keyifli yanıdır. Fakat bahsettiğim gibi hakkınızı verecek bir firma ile çalışırsanız.
Sn. Dost biri,
Pazarlama departmanları ülkemizde %90 bireysel primsiz calisir.bireysel Primle calisan departman genellikle Satis departmanlaridir. Satis ve pazarlama ile ilgili bünyamin beyin güzel makaleleri mevcut. Bunun dişinda google a yazip bilgi edinebilirsiniz. Genellikle büyük capli uluslararasi firmalarda sahislarin primleri değil , grubun komple hedeflerine ulasmasi sonucu primler mevcuttur. saygilarimla.
Güzel bir yorum. Suan ben de takımım ile aynı primi alıyorum. Bireysel değil yani. Bu sistem senin için cazip olabilir. Yorum için teşekkürler
Teşekkürler yorum için. Az önce kpss sonuçlarının açıklanması ve sonuçların elimde patlaması durumundan dolayı iş bakmaya başlıyorum bende. İnşallah aradığım gibi birşey bulabilirim 🙂
Hadi ya. Hayırlısı diyelim hocam. Piyasa büyük. Insallah istediğiniz gibi olur
Kariyer gerçekten önemlidir. Bazen haketmediğiniz düşündüğünüz işte kendinize ihanet etmemeli, kaliteden ödün vermeden bahsettiğiniz gibi gerekirse iş değiştirilmelidir.
Zaten çalışkan biriyseniz, kısa sürede yeni işinizde ilerleyeceksinizdir.
Tıpkı Vural hocamın dediği gibi. Yeni bir iş bulmak veya yeni işinizde yükselmek çalışkan insanlar için hiç zor değil. Öncelikle kişinin iş değiştirmeden önce kendine şunu sorması lazım: “En kötü ihtimalle kaybettiği bulabilir miyim?” Cevap evetse denemeye değer bence
İş değişikliği yaparkene bir de ben ekleme yapayım “Hatunla yolları ayırabiliyorsunuz” güzel ve doyurucu bir yazı olmuş tebrikler.
Merhaba Burak bey, Gülümseten yorumunuz için teşekkür ederim 🙂
Doyurucu bir yazı olmuş Bünyamin hocam, teşekkür ederim. Henüz iş hayatına atılmış değilim öğrenci olmaklığın ekmeğini yiyorum. Ama kafamdaki soru işaretlerine güzel cevaplar verdiniz. (:
Tesekkür ederim Mustafa bey. Burada paylaşılan tecrübeler binlerce kişiye hitap etse de yine insan kendisi yaşamalı diyorum. Kariyer basamaklarını çok farklı tırmanan insanlar var. Ben sadece iş hayatının süprizlerine hazırlıklı olmanız, şaşırıp kariyerinize küsmemniz için paylaşıyorum. Inşallah siz bahsi geçen olumsuz işverenlerle hiç karşılaşmazsınız. Hızlı kariyerler dilerim 😉
Teşekkür ederim hocam, Allah yardımcımız, yardımcınız olsun (: